22 Temmuz 2017 Cumartesi

Güzellik Derken Part-2

  Yeniden merhaba

  Dünkü yazımda güzellik derken dedim, orda kaldım, devamını getiremedim, eski kafalı bir insan olarak kendi hakkımdaki güzellik beklentim aynı şekilde devam ediyor ( aslında güzelliği makyajla çerçevelemek ne kadar doğru orası tartışılır) Makyaj mı desek acaba? Ama cilt bakımı, kaş şekli, saçımızın rengi vs, bunlar makyaja da girmiyor, neye giriyor acaba, aydınlatırsanız sevinirim.

  Neyse efendim, konu iyice saptı gitti, kendi görünümümden beklentim hala aynı şekilde devam ediyor, vurgusu çok olmayan görünümlere devam, aşırı ağır ve koyu tonlarda olmayan, yüzümde ağırlık yapmayacak, gün içindeki konforumu etkilemeyecek ürünlerle devam ediyorum her zamanki gibi.

  Hah bir de trendlere uysak mı uymasak mı ikilemi var tabi, kaşların kavissiz olması, aydınltıcıya bulanmak, rujlar mümkünse mat ve likit olsun vs vs, 2000'lerin başında bu detayların hiçbiri yoktu, ne kadar sadeymişiz o zamanlar (tabii kıyafete uygun renkte göz farı seçme ısrarını hatırlamak bile istemiyorum)

  Güzellik dünyası gelişti mi? Evet aşırının aşırısı, milyon çeşit marka var, ürün var, hepsini almaya kalksak evi arabayı satmamız gerekir, yine de kullandığımız ve sevdiğimiz ürünler aşağı yukarı belirli oluyor, bu da böyle bir saçmalık aslında.

  İlk elin günahı olmaz derler, bloga başladım ama konular fazlaca ordan burdan gibi, umuyorum ki düzene oturtacağım, şimdilik gideyim, öpüldünüz.

  Başak...



21 Temmuz 2017 Cuma

Güzellik Derken Part-1

  Herkese selam!

  O kadar uzun zaman olmuş ki yazmayalı, resmen özlemişim, esasen bir kozmetik blogu olan burasını bir reality blog'a çevirmeye karar verdim, reality blog nedir derseniz, günlük gibi birşey aslında, zira son zamanlarda sürekli yeni ürün alıp deneme hevesimi dizginlediğim için, ama ayrıyetten blog yazmayı da çok özlemiş olduğumdan blogumu böyle düzenlemeye karar verdim, aslında iç sesimin yazıya dökülmüş hali diyebiliriz.

  Neyse efendim, o kadar reality dedim dedim ilk konu yine güzellik yörüngesinde mi gitmeliydi B? diye soranlara cevaben diyebilirim ki: hem evet hem hayır.

  Almasam da takipteyim trendleri, bakıyorum ne çıkmış millet neyi almış vs vs, ancak yine de kendi kullandığım ürünlerden beklentim değişmemeye devam ediyor, mümkünse az, pratik, kullanımı kolay ve pigmentli ürünlere tam gaz devam... Zaten bazen görüyorum orda burda: ''pigmenti az ama günlük'' tabirini... Şekerim benim günlükten beklentim zaten fazlaca, niçin hacim vermeyen bir rimelle uğraşayım hacim versin diye kasayım değil mi? atarım gider. Yok kız kullanırım niye atayım ama nefret ede ede jhhldjlglb.

  Güzellik derken yazısının ikinci bölümünde görüşmek üzere, şimdilik çıkmam gerekiyor, kib hehe

  Başak...

9 Eylül 2015 Çarşamba

ROGUE BY RIHANNA

  Herkese merhabalar, öncelikle bloguma hoş geldiniz, biliyorum uzuuun zamandır hatta yüzyıllardır hiçbirşeycikler yazmadım, bunun belli sebepleri vardı, yoğun iş hayatım, başka mecralarda çok vakit harcamam vs vs, ama blog yazmayı ne kadar özlediğimi anlayınca, dedim dur, hemen bloguna ışınlan ve iki çift kelam yaz.

  Beni takip edenlerin gayet iyi bildiği üzere, parfümlerle oldukça içli dışlıyım, ille de satın almak olarak söylemiyorum, yeni kokuları takip etme, çeşitli parfümseverlerin buluştuğu sitelerde bolca zman geçirme, gerçek hayatımda da bolca parfümden konuşma olarak bunu açıklayabilirim. Çok fazla celebrity parfümleri ile de aram olmasa da, ara sıra şans veriyorum açıkçası.

  Rihanna'nın Rogue parfümü de benimle eve gelen şanslılardandı, buram buram paçuli ve misk kokan, insanı tıkamayacak kadar da meyve ve çiçek kokuları ile harmanlanmış, çok da ciddiye alınmayacak bir parfüm olsa da, elimdeki 30 ml liği bitirebileceğime inanıyorum.

  Çok da ciddiye alınmayacak derken, bir celebrity parfümünü ciddiye alıp bir chanel no:19 veya narcisso rodriguez ile bir tutacağımı düşünemem bile, genel bir ünlü kokusu modası olarak gayet sentetik bir koku (e tabi fiyatıyla da belli) doğal kokmuyor, gerçi bu bağlamda bir jo malone olamaz, ama kafayı dağıtıp iki neşelenmelik bir parfüm sonuç olarak, kendisiyle ömür boyu sürecek bir sözleşme de imzalamadım, biter ve bitmeden birilerine armağan olur gider en kötü.

  Biliyorum hiç blog formatında yazmadığımı ama kendi dilimden, samimi yazmak istedim, çünkü zaten heryerde herşey hakkında hayet resmi dilde yazılar bulabilirsiniz, ay neyse lafı fazla uzatmadan ben kaçar, misler gibi güzel kokulu günler dilerim, sevgiler!